Trabzon Büyükşehir Belediye Meclisi eski Üyesi Davut Çakıroğlu, sosyal medya hesabından “MANZARA-İ UMUMİYE” başlığı ile bir paylaşım yaptı.
Çakıroğlu, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: 

Eski insanlar ciddi bilim adamıymış.

Söyledikleri ve atasözü olarak adlandırdığımız çoğu söz esasen güçlü felsefik tespitlermiş.

Bugün aklıma geldi, mesela “keser döner sap döner gün gelir hesap döner"..

Siyaset veya sosyal yaşam insanların aynı statüyü veya makamı ilelebet elde tuttukları, tutabildikleri mecralar değildir.

Oysa ilelebet muhafaza edilen, edilmesi gereken değerler var.

Adaletli, hakkaniyetli, saygılı olmak gibi..

Tabi Türk kültüründe "adam olmak" deyimiyle de özetleyebiliriz bu vasıfları.

Birilerinin pervasızca ayağına basarken ya da insanların millet memleket için siyaset yapma isteğini "aman parlamasın, parlatmayalım" diyerek baltalarken, kendi hırsınız, güç budalalığınız yüzünden siyasi oluşumları, hareketleri sabote ederken iki kere düşünmek gerekmez mi..?

Bizim hiçbir dönem siyasi hırsımız olmadı onun için hep itibarlı kaldık.

Bizi itibarsızlaştırmak isteyenlerin hazin ve hüzünlü sonlarını görüyoruz.

Tek dertleri köşeleri tutmak, söz dinleyen adamlar bulmak, bu adamların yöneteceği 3-5 kişi ile illeri yönetmek olan insanları görünce millet adına üzülüyorum.

Oysa siyaset veya partiler birilerinin güç elde etme alanı değil aksine millet adına çözüm sağlama  merkezleridir.

Bunun için kalite gerek, istişare gerek, akıl gerek..

Platon'un dediği gibi; İnsanoğlu, bilgeliği sevenler siyasi gücü ellerine alana kadar veya siyasi gücü ellerinde tutanlar bilgeliği sevene kadar problemlerin bittiğini görmeyecek"..

Peki bizim siyasi kültürümüz bu tespitin ikisinden birini sağlayabilir mi..?

Maalesef umutlu değilim.

Bugün mevcut siyasi partisine hüzünlü veda edenlerin dün "benim adamım olsun, beni desteklesin" kriterinden başka bir kriter gözetmeden hareket etmiş olmasını gözardı edemeyiz.

Küçük olsun benim olsun değil büyük olsun herkesin olsun diyemeyenler mutlaka kaybediyor, kaybedecek.

Bugüne kadarki her durumumuz, duruşumuz ile örtüştü.

Makan için inanmadığımız yerde olmadık, durmadık ancak makam için olmadık kapıları da çalmadık.

Makan için duruşumuzu bozmadık. Bize layık görülen, yakıştırılan makamlara gelemedik diye de düne saldırıp yarın inşaa etmeye çalışmadık.

Bizim temsil ettiğimiz makamları kendi hediyeleri sayanlar, biz varken bu koltuklar için kavga edenler ne ilginçtirki bizden sonra o makamlara talip olmadılar.!

        Onları da izlerken Ronald Reagen'in bir sözü geldi aklıma," Siyasetin en eski ikinci meslek olduğu iddia edilir. Şunu fark ettim ki ilk mesleğe çok yakın bir benzerlik gösteriyor"..

        Bize kaybettirmek için uğraş verdiğiniz hiçbir şey sizin olmadı ve sizin zannettiğiniz hirçbir şey size kalmadı..

Yani, keser döndü sap döndü gün geldi hesap döndü..

Dün yanlışlara karşı isyan edenlere karşı kör, sağır, dilsiz olanlar bugün yanlıştan dem vuruyorlar..

Traji komik sonlar, siyasetin de adaleti olsa gerekir.

       Millet-memleket diyerek kişilikli siyaset yapanlar, yapmak isteyenler mutlaka biryerlerde buluşur, bir kimlik bulur..

Kişiler için siyaset yapanların sonu ise kurşun askerlik yaptıkları kişilere bağlı kalır..

Yanlış doğru bakmadan bir yol ararlar, bulurlar.. Ta ki hedefleri şaşana, hesapları dönene kadar o yolda yürürler..

Bizim yolumuz millet-memleket yoludur.. İşimizde de, sokakta da, sosyal hayatta da bu duruş, düstur değişmez..

Yol bize uyar, biz yola uymayız..

Yani, biz ne dün size benzedik ne de yarın size benzeyeceğiz..

Her daim kendi kimliğimiz ile varolduk, varolacağız.

Kaynak: 61SAAT HABER MERKEZİ