"BİR ZAMANLAR TRABZON" İstanbul Yolcusu Kalmasın...

"İstanbul Yolcusu kalmasın"

Hepimiz daha dün gibi çok iyi hatırlarız.

Trabzon'dan İstanbul'a gitmek için otobüs seyahatlerimiz de verilen istirahat molalarında bu anonsu çok duyardık değilmi !!!

Ulusoy ve Kanberoğlu firmaları yolcu taşımacılığında Trabzon'un lokomotifi gibiydiler adeta.

Trabzon merkezi kalkışlarda genellikle daha çok tercih edilen Ulusoy firması sadece Trabzon için değil Karadeniz bölgesi içinde çok önemliydi.

Kanberoğlu firması ise daha çok Akçaabatlıların ve batıdaki ilçelerimizin tercih ettiği otobüs firmasıydı.

Her ikiside günümüzde farklı konseptlerde faaliyetlerini sürdürse de Trabzon'luların tercih ettiği firmaların başında ilk iki sırayı oluşturuyordu.

Yıllarca yolcu ve kargo taşımacılığında bölgemize kaliteli hizmetler vermeye çalışan 
Her iki otobüs firmamıza da sonsuz teşekkürler ediyoruz.

1957 yılında açılan Karadeniz Bölgesi'nin ilk havalimanı olan Trabzon Havalimanı; 
ilk günden bu zamana kadar gelişimin, mücadelenin ve büyük düşünmenin adı olmasına rağmen genellikle karayolu yolcu taşımacılığın önüne o yıllarda geçemiyordu.

Trabzon havaalanından İstanbul'a veyahut Ankara'ya uçmak o yıllarda imkanları olanların tercih sebebi olabiliyordu ancak.

Trabzon'dan İstanbul'a gitmek için otobüse bindiğimiz zaman ilk mola yerimiz Giresun Aksu tesisleriydi.

Aksu tesislerine yanaşmaya yakın otobüsün kaptanı ; sayın yolcularımız biraz sonra Giresun aksu tesislerinde çay çorba ve ihtiyaç molası vereceğiz, çaylarımız şirketimizdendir diye anons yaptığı zaman sevinirdik.

Aksu tesisleri o yıllar da çok sayıda otobüs firmasının mola için tercih ettiği cazip bir dinlenme tesisiydi.  

Trabzon, Rize ve Artvin  kalkışlı otobüslerin ilk uğrak yeri Aksu tesisleriydi.

Otobüsden indiğimizde çok kalabalık bir yolcu gurubuyla birlikte tesislerin içinde bulurduk kendimizi.

Yemek yemek çay içmek veyahut tuvalete gitmek için sıraya girerek beklemek zorundaydınız.

Şimdiki gibi lüx tesisler yoktu. O yıllar da en lüx tesisler Bolu dağında bulunan Varan tesisleriydi. Rendelenmiş kaşarlı  domates çorbasını ilk olarak orada yemiş tadına doyamamıştık.

Molalar sonucunda otobüslere binip yanından gelmeyen varmı anonsunu işittikten sonra otobüs hareket edince 
nedense, ne akla hizmetse herkes sigarasını yakar otobüsün içinde sigara dumanından önümüzü bile göremezdik.

İnanırmısınız bilemem ama İstanbul'a gidene kadar sisler arasında yolculuk yapıyor gibi hissederdik kendimizi.

O yıllar şimdiki gibi otobüslerde otomatik kapılar, klima ve tuvalet yoktu. 
Yolculara ikram edilen sadece su ve en fazla kek olurdu.

Otobüslerin bagajları eldivenden merdivene kadar aklınıza ne gelirse ağzına kadar yolcuların eşyalarıyla dolardı.

Çuvallar dolusu ekmekler mi ararsın, televizyonlar, her çeşitten turşu kavanozları, tuzlanmış hamsi dolusu bidonlar, patates, soğan çuvalları, çocuk arabaları ve her çeşitten ev eşyalarımı ararsın neler vardı neler. 

Bir defasında bagajda taşınan karyola bile görmüş çok şaşırmıştım.

Otobüs firmaları bu bölgenin taşımacılığına yıllar boyunca çok hizmetler vermiştir.

Uzun yolculukta yolcuların sigarası bitsede otobüs kaptanının sigarası hiç bitmezdi zehirlenmek adeta bedavaydı.

Otobüslerin kaptanları hangi tür müzik seviyorsa onu dinlemek zorundaydınız, 
genellikle arabesk müzik severlerdi, o yılların meşhur şarkıcıları Ferdi Tayfur, Orhan Gencebayın arabesk şarkılarını kaptanlar sayesinde saatlerce dinlemekten ezberlemiştik.

Uzun bir yolculuktu 
Trabzon İstanbul yolu aşağı yukarı yirmi iki, yirmi üç saat bazen yirmi dört saat bile sürdüğü olurdu.
O yıllar daha tosya yolu henüz açılmamıştı. Güzergahımız Ankara üzerinden İstanbul olurdu.

Sigara dumanlarından önümüzü göremediğimiz Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul harem terminali son durağımızdı.

Harem terminali tam bir Türkiye mozaiğiydi. Bizim gibi yurdun dört bir yanından  gelen binlerce insan harem terminaline inince çok şükürler olsun sigara dumanından zehirlenmeden İstanbul'a kazasız belasız geldik diye sevinirdik.

O zamanki yollar genellikle tek şeritti önümüzdeki arabayı sollamak için bazen saatlerce fırsat kolladığımız olurdu.

Üstelik daha işin başında İstanbul'a sağ salim ulaşmak için öncelikle armenik dağını sonrasında bolaman virajlarını kazasız belasız çok dikkatli geçmek zorundaydık.

Sonrasında doksanlı yıllardan başlamak üzere havacılık taşımacılığı otobüs yolculuğunun önüne geçmişti.
Uçak yolculuğu için bilet bulabilmek bile zor oluyordu.

Günümüzün teknolojisiyle yapılan dört şeritli otobanlarda otobüslerle seyahat etmek artık çok kolay olsada, gideceğimiz yere hava yoluyla ulaşmak öncelikli tercih sebebimiz olsada,

Geçmişte otobüslerle yaptığımız yolculukları ve yolculuğumuz boyunca yaşadığımız maceraları hiç unutmadık.

Anlamını yitirdi artık şehirlerarası otobüs yolculukları. 
Vedalar ayrılıklar yok artık. 

Bir otobüs yolculuğunda hayat, 
bir dizi mavi gökyüzü, gelip geçen bir dizi manzara, 

Molalarda yaşanan mutluluk, 
uykuda hüzün. 

Bekleyen sevda, Beklenen umut.


Kalın sağlıcakla...

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }