“Bazı Derslerin Bedeli, Üç Puan”

Dün akşam özelinde iyi olan tek şey vardı, o da taraftardı.
Bu kadar kötü bir performansın ardından kazanılan bir puanı bile olumlu hanesine yazabiliriz.
Sezon başından beri taraftarı tribüne çekmenin zorluğunu yaşadık.
Dün akşam ise tribünler hem doluydu hem de doğru aksiyonlar içindeydi.

Takım ve hoca adına verilen kötü görüntünün sebeplerini ikiye ayırmak istiyorum.
Bunlardan ilki, uzun süredir çözülemeyen kişisel ve organizasyonel problemler.
İleri dörtlümüzün, yerleşik savunmaya karşı nasıl gol bulacağı konusunda hâlâ net bir fikri yok gibi.
Fatih Hoca’nın geçiş oyunu ve arkaya atılan toplar dışında bir planı daha olmalı.

Zubkov, sırtı dönük topu alıp taşıyamadığı gibi, topla ne zaman vedalaşacağına da hâlâ doğru karar veremiyor. Wagner Pina’nın bindirmelerini de hiç kullanmıyor.
Fatih Tekke’yi takip ettiğim kadarıyla, hoca sık sık “kontrollü oynayın, oyna oyna çevir, topa sahip olun” gibi telkinlerde bulunuyor.
Bu aslında iyi niyetli bir yaklaşım; oyunu olgunlaştırmak, topa hükmetmek isteği var.
Ancak gol bulduktan sonra bu “kontrollü oynama” anlayışı takıma bir el freni etkisi yapıyor.
Ne o kontrollü oyunu tam anlamıyla oynayabiliyoruz, ne de özgür, tempolu oyun kimliğimizi koruyabiliyoruz.
Golü bulduktan sonra aynı fren devreye giriyor; takım doğal olarak geri çekiliyor, ön alan baskısındaki agresiflik kayboluyor, pozisyon vermeye başlıyoruz.
Ve Fatih Hoca’nın oyuncu değişiklikleri konusunda bazen kendi ayağına sıktığını düşünüyorum.

Kötü görüntünün diğer sebebi ise bireysel performans düşüklükleriydi.
Onuachu, Zubkov, sol kenarda oynayan her kim olursa olsun ve Okay’ın uzun süredir süren formsuzluklarının yanına; Augusto, Oulai ve Pina’nın dün akşamki düşüşleri de eklenince sonuç kaçınılmaz oldu.
Defans tandeminin tamamen değişmesinin oyuna etkisi elbette vardı, ama bunu listenin ilk sırasına yazamayız.

Fatih Tekke uzun süredir camiayı gerçekçi olmaya davet eden açıklamalar yapıyor.
Genç oyuncu grubu da artık ayaklarının yere basması gerektiğini anlamıştır.
Öğrenme maliyetimizin çok büyük olmamasına sevinelim.

Son olarak dün akşam sosyal medyada çokça konuşulan bir söze değinmek istiyorum:
“Koşullar kırbaç darbeleri gibidir. Bazıları bunu fildişi beyazlığında sırtında hissederken, bazılarına palto giymeye müsaade edilir.”

Oscar Wilde’ye ait bu söz, Fatih Tekke’nin bir maçtan sonra verdiği röportajla akıllarımıza kazındı.
Maç sonrası yazacaklarım aslında aklımda belirmişti; Fatih Tekke’yi kişisel performansı üzerinden eleştirecektim.
Fakat bilgisayar başına geçip yazılanları okuyunca anladım ki, bana pek gerek kalmamış(!)
İlk tökezlemede elinde kırbaçla bekleyenler bize fazla bir şey bırakmamış.

Oyuncu tercihleri ve oyuna müdahalelerindeki hataları bir kenara bırakın, hocanın aldığı galibiyetler bile artık “kime karşı” sorusuyla değersizleştiriliyor.
El insaf be mübarek!

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }