Hafız Ahmet Kalkanoğlu ve Asiye Kalkanoğlu'nun evliliklerinden Ali, Fecriye, Hüseyin, Sahibe ve Zinet adında beş çocukları oldu.
Kardeşlerden birisi olan Ali Kalkanoğlu, 1913 yılında Trabzon'da doğdu.
İlköğretim ve Ortaokulu Trabzon'da okudu. Gençlik yıllarında kardeşi Hüseyinle birlikte okuldan arta kalan boş zamanlarında pilavcı dükkanlarında babaları Hafız Ahmet efendiye yardım ediyorlardı.
O dönemlerde aile mesleği olan pilavcılığı yaparken bile gazeteci olma isteği tüm benliğini ele geçirmişti.
Zaman çok çabuk geçiyor gazetecilik mesleğine merakı her geçen gün artarak devam ediyordu.
Yirmi sekiz yaşında siyasi görüşü, Cumhuriyet Halk partisi olarak şekillenmişti. Siyasi görüşüne yakın bulduğu, hukukçu, siyaset ve devlet adamı, bir dönem Ankara, dört dönemde Trabzon milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan Faik Ahmet Barutçu'nun sahip olduğu Halk gazetesinde 1941 yılından 1946 yılına kadar muharrir olarak çalışmaya başlar.
1946 yılından sonra, yavaş yavaş mesleğini iyiden iyice öğrenmeye başlar ve pazarkapı mahallesinde bulunan İstikbal matbaasında HALK gazetesini Mehmet Kazancıoğlu'yla birlikte çıkarmaya başlar.
Ali Kalkanoğlu, Halk gazetesinin kapanmasıyla birlikte mesleğine kısa bir ara verse de, Sabah postası gazetesiyle yayın hayatına yeniden başlar.
Artık tecrübe sahibi olmuş, mesleğinin zirvesine çıkmıştır.
Gazeteciler Cemiyeti İlk başkanı Bekir sukuti kulaksızoğlu, ikinci başkanı Zeki Yağmurdereli, üçüncü başkanı ise 1961-68 yılları arasında Gazeteciler cemiyeti başkanlığını yapan Ali Kalkanoğlu'dur.
Mahallemiz pazarkapının saygıdeğer büyüğü Ali kalkanoğlu bekardı. Mesleğine aşık kendi şahsına münhasır bir kişiydi. Kendine zaman ayırıp evlenmeyi, bir yuva kurup çoluk çocuğa karışmayı düşenecek zamanı bile bulamayacak kadar mesleğine aşık birisiydi
O zamanlar mahallemizde vefat edenlerin yakınlarına çocuk aklımızla sorardık kaç yaşında vefat etti diye. Elli, altmış yaş aralığında dedikleri zaman bize vay anasını epeycede yaşlıymış, Allah rahmet eylesin derdik.
Mahallemizin büyüğü Ali amca 1977 yılında maalesef 64 yaşında vefat etmişti.
Oysaki günümüzdeki altmışlı yaşlar orta yaşlar diye tabir ediliyor.
Kalkanoğulu ailesiyle belki akraba değildik ama birbirimize akrabadan da daha yakındık.
Pazarkapı mahallesinde evlerimizin yakınlığı yirmi metre bile yoktu.
Günümüzde pilav geleneğini devam ettiren Taner Kalkanoğlu ağbinin annesi Suriye teyze, pilavı pişirir satılması için pazarkapı camiisinin karşısındaki lokantalarına yollardı.
Babaannem Aslı Kandaz ise ilaç, eczane, doktor olmadığı yıllar, insanların her derdine deva olan mucize hayvanlar diye tabir edilen sülükleri Kızılırmak deltasından getirir evinin önündeki içi kızıl çamur dolu olan kuyuya koyar, üremelerini sağlar ve tedavisi zor olan hastalıklarada, sülükleriyle yardımcı olmaya çalışırdı
Düşünün bir kere!!!
Bundan yetmiş yıl önce iki kadın, birisinde beş çocuk diğerinde altı çocuk, o kadar işin arasında hiç bir teknolojik imkanı olmamalarına rağmen tek başlarına aynı mahallede müteşebbislik yapıyorlar aile bütçelerine katkı sağlıyorlardı.
Şimdiki neslin kadınları çok şanslı çooook!!! En fazla bir, bilemedin iki çocuk yaparlar her şeyleri otomatik, pratik olmalarına rağmen nedense hiç bitmeyen işleri ve hiç geçmeyen ağrıları vardır!!!
Ali amcayı çok iyi hatırlıyorum, hemen hemen her sabah eski sebze halinin başındaki mağazamıza, eski Belediye başkanımız Suat Oyman ile birlikte sabah saat beş buçuk gibi gelirlerdi, hasırdan alçak sandalyelerine oturur sade kahve içmeyi çok severlerdi.
Neden sabahın saat beş buçuğunda gelirlerdi diye soracak olursanız???
Pazarkapıda ticaret sabah dörtte başlar saat 06.30 da biterdi. Yoğunluk bu saatler arasında olurdu, pazarkapının esnafı da bu yoğunlukta misafirlerini ağırlamayı çok severdi.
O zamanın insanları öylemiydi bilemem ama çocuk aklımla baktığım zaman ikiside hem karakter olarak, hemde insan olarak benim gözümde dev gibi insanlardı.
Babam Temel Kandaz onların yaşça en küçükleriydi ama her ikiside babamı çok severler her gün yanına uğramadan sade kahvelerini içmeden işlerine gitmezlerdi.
Allahım hepsine Rahmet eylesin,
Güzel insanlardı, yaşadıkları dönem içinde, Trabzon'a katkı sağlayan, umutlarını yitirmeyen iyi insanlardı.
Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.
Unutma; Aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.
Kalın sağlıcakla