Türkçe anlamıyla daha çok melez yada karma şeklinde kullanılan hibrit kelimesi farklı çeşit veya türdeki bitki veya hayvanların sentezlenmesini ifade eder. Bu anlamda kavram kullanımında sosyal bilimler alanına fen bilimleri (Biyoloji, Genetik, Kalıtım bilimi vs.) alanında ithal anlamda kullanılarak hibritleşme sadece tarımda değil kamu yönetimindede yeni bir eğilim başlatılmıştır. Bu anlamda tarımda hibritleşmenin inşası dünyada hızla ilerlerken ülkemizdede aynı şekilde hayata geçirilmektedir. Çeşitli zamanlardaki küresel krizlerin ülkemizdeki etkileri acımasızca derinleşirken aynı riski taşıyan Avrupa devletleri, bütçe açıkları ve düşük büyüme ile süreci atlatıp başka alanlarda çıkış ararken, ülkemiz bu sancıyı atlatamayarak her sektör hibritleşmeden nasibini yüklüce almış ve almayada devam etmektedir.
Tarımda hibritleşme ise, tohumdan ve fideden başlayarak (Tüm sebzelerde) GDO ile yoluna devam eden ve hiç bir engel tanımayan bir azgınlık içinde ilerlerken; ülkemiz kuruluşundan bugüne insanların geçim ve beslenme kaynağı olan tohumlar yerine verim kabiliyeti yüksek ancak beslenme ve lezzet kalitesinin düşüklüğü yanında marketlerde astronomik fiyatlardan satılması ülkemizi çokuluslu şirketler hibrit tohum cennetine çevirmiştir. İnsanlar gelinen aşamada seçeneksiz kaldıkları için sürdürebilirliği ve organik tarıma göre üretimi daha kolay olduğu için bu yöntemi seçmek zorunda bırakılmaktadırlar. Ancak; bu kadar yoğun üretim ve girdi maliyetlerinin yüksekliği yanında kullanılan gübre ve ilaç hem insan sağlığı, hem toprak kirliliği ve hemde çevre açısındanda ciddi sıkıntılar yaratıyor olması gözardı edilerek ayrı bir zarar vermesi söz konusu dahi edilmemektedir. Halbuki belli bir zaman sonra verilecek girdilerin bile çok önemli zararları sonucu topraktan istenilen verim yerine üretilen ürünlerde biriken gübre ve ilaç kalıntıları telafisi olmayan sağlık sorunlarını tetikleyecektir.
İnsanlar en doğal olan beslenme haklarını kullanırken daha fazla kimyasal gübre ve ilaç tüketeceklerdir. Zaman zaman ihraç edilen tarım ürülerinin ilaç kalıntılarının uluslararası kabul edilen tolere değerlerin üstünde bulunup geri çevrilmeleride bundan başka birşey değildir. Durum bu aşamada kalmayıp hibrit tohum tohum olarak ayrılıp bir sonraki yıl üretim amaçlı kullanılmadığından heryıl para verip yeniden tohum almak gerekmektedir. Bu hususta sürekli girdi maliyetlerini artıran diğer bir husustur. İşte neoliberalizmin insanları tek yol üzerinden mecburi kılarak kendi insanına reva görmediği yöntemi diğer insanlar için mutluluk veriyor altatmacasıyla her yönüyle tahrip etmektedir. Yani hibrit veya melez tohum ve fide kullanarak yapılan üretimler ile yerli tohumlarla yapılacak üretim arasındaki fark, yerli ürünler ile (Tohumlar) çoğaltılan bitkiler yabancı tozlaşma dahil olmak üzere yüzlerce kez çoğaltıldığında özelliklerini bozulmadan korudukları gibi depolamalarda da ilaç kullanmaya gerek kalmamaktadır.
Yerli tohumlar hastalıklara karşı dirençli oldukları gibi bu husus hem çiftçinin yüksek fiyattan satılan hibrit tohumların temin edilmesindeki zorluklardan koruduğu gibi ve hemde toprak ve çevre kirlenmesini azaltmaktadır. Daha ayrı bir özelliğide ürünlerin standart ve şekil bozukluğu açısından hibrit ürünlere karşı daha üstün bir görselliğinin olması ve damak tadı açısından ön plana çıkması gibi durumlar önem taşımaktadır. Ancak yukarıda sayılan hususların karşısında temel alınan kriter ,melez azmanlığından yararlanarak daha fazla ürün almak ve daha fazla kar etmektir. Ancak bu yaklaşım doğru olmakla birlikte tarla şartları ve maliyetlerle serbest piyasa koşulları farklı geliştiğinden çiftçi, toplayıcı, aracı, nakliye ve market gibi gıda zinciri hiçte tarla şartlarıyla örtüşmemektedir. Daha açık bir ifadeyle bu yoğun üretim planlı olmadığı için üretici ürettiği ürünü bile hasat etme maliyetini karşılayamamaktadır.. Pazarlanıp kar elde edilemeyen üretim üretim değil bir eziyet ve çiftçinin tarımdan kopmasından başka bir şey değildir.
Üretimin temeli; kaliteli, hastalık ve kurak şartlara dayanıklık ve bir sonraki yıl için o bitkinin tohumundan tohum ayırabilmeye dayanmaktadır. Tabii ki burada en önemli kriterlerden biriside üretim planlaması (Ülkenin ihtiyacı,İhraç edilecek miktar,Hangi üründen ne kadar üretileceği, Pazar ve pazarlama kapasitesi, girdi fiyatları ve ürünün maliyet analizi ile fiyatının belirlenmesi vs.) yapılarak çiftçinin sıkıntıdan ve zarardan korunması yönünde mekanizmanın çalıştırılması önem arzetmektedir. Hibrit üretimde yapılmalı ancak;yerli tohumlarında kullanılarak pazar payının önde tutulması bir zorunluluk olmalıdır. Yani hibritleşmeye giden yol dikkatlice planlanmalı yerli tohum özendirilerek tamamen hibrit bir tarımsal üretimin önünün açılması engellenmelidir. Tarımda güncel olan ve Türk ekonomisi için önemli zararların ortaya çıktığı husus; yapılan üretimin çiftçinin zararına yani maliyetinin altında satılıyor olmasıdır. Bu durumda bir çok çiftçi ürününü hasat etmeden tarlada çürümeye terk etmesi kadar kötü bir üretim olamaz.
NETİCE OLARAK;
Bu koşullar devam edip önlem alınmadığı sürece, yerli tohum lehine bir ön alma ortaya konmadıkça, üretim planlaması yapılmadıkça, ürün fiyatı maliyet analizine göre belirlenmedikçe, toprak ve çevre kirliliği önlenmedikçe,girdi fiyatlarında devlet sübvansiyon üygulamadıkça, üretici tüccarın elinden kurtarılmadıkça, tüketici korunmadıkça ve en önemlisi "HAL YASASI"çıkarılmadığı sürece, tarladan markete ara kademe rantcıları bertaraf edilmediği sürece gidişadın düzen tutması imkansızdır. Artık üretici hibrit tohum kullanarak ürününü tarlada çürütmek gibi bir zarara daha fazla dsyanamayıp üretimi bırakacaktır. Zaten hibrit firmalarıda bunun için konvansiyonel tarımı yavaş yavaş devreye sokarak herşeyi ellerine geçirmeye çalışmaktatırlar, buna izin verilmemelidir. Zira ülkemizde; Toprak var, su var, para var ve en önemlisi derin üretim kültüründen gelen yoğun bir insan kaynağı var. Tek olmayan planlama!
MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAATTIR.