Trabzonspor’un sezon başından bu yana en büyük sıkıntısı aslında belli: saha içindeki kopukluk.
Oyuncuların birbirleriyle konuşmadığı, birbirini anlamadığı, adeta “herkesin kendi hikayesini oynadığı” bir takım görüntüsü vardı.
Kaptan Uğurcan gidince bu sessizlik yeniden baş göstermişti. Ama garip bir şekilde, bu ayrılış takıma iyi geldi.
Kimin aklına gelirdi, Uğurcan’sız Trabzonspor daha fazla kenetlenecek diye?

Fenerbahçe maçında bu takımın yeniden nefes aldığını gördük.
Onana’dan Savic’e, Onuachu’dan genç Boran’a kadar herkes sahada bir “ruh” bıraktı.
Kazanmak yetmezdi; Trabzonspor savaşmalıydı, savaştı da.
Artık “takım olma” yolunda büyük bir viraj dönüldü.
Saha içinde birbirine sarılan, hata yapanı koruyan, birlikte koşan bir Trabzonspor izledik.
Taraftar da bunu hissetti. Uzun zamandır içi böyle ferahlamamıştı.

Ama sonra bir Ali Cengiz oyunu girdi devreye.
Futbolun güzelliğini çaldılar, Olaigbe’nin emeğini çaldılar.
Mantıkla açıklanır gibi değil.
Yine aynı senaryo: VAR, düdük, baskı, perde arkasında dönen işler…
Ama bu defa bir fark var: Trabzon susmadı.
Bu kez taraftar daha da kenetlendi.

xXx

VAR’ın Serbest Alanı: Fenerbahçe Stadı

Bu ülkede VAR odası nedense hep Kadıköy’de arıza veriyor.
Hakemler orada başka, kural orada başka, cesaret orada hiç yok.
Bir metre yaklaşmanın sarı kart olduğu “mahrem alan”da futbolcular toplanıyor, bağırıyor, çağırıyor.
Hakemse seyirci gibi izliyor.
Sonra dönüp faul çalıyor, iptal ediyor, “VAR böyle dedi” deyip işin içinden sıyrılıyor.
Çünkü “başka yerden” gelen talimat öyle.
Herkes biliyor, kimse konuşmuyor.

Ama artık yeter!
Trabzonspor’un hakkı bir, iki değil; beş haftadır yeniyorlar.
Bu kadarına da pes!

xXx

Doğan’ın Kararı: Akıl mı, Cesaret mi?

Fenerbahçe maçında Başkan Ertuğrul Doğan takımı sahadan çekmeyi düşündü.
Ama o kararın bedeli ağırdı.
Yeni talimatnameye göre, sadece sahadan çekilen takım değil, kulübün yönetimi bile yanıyor.
Yöneticiler 1 yıl men, başkana aynı ceza, futbolculara 5 ila 10 maç ceza, üstüne milyonluk para cezaları…
Bir de 9 puan silme cabası.
Yani, bir haksızlığa tepki verirken kulübün geleceği riske girecekti.
Doğan bunu göze almadı.
Bu bir geri adım değil; aklın ve sorumluluğun adımıydı.

xXx

“Artık Yeter” Zamanı

Bu şehir çok çekti.
Her sezon aynı hikâye, aynı sistem, aynı düzen.
Artık kimsenin “hata” bahanesi kalmadı.
Bu, açık açık bir düzen bozukluğu.

Trabzon artık ayağa kalkmalı.
Siyasetçisi, belediye başkanı, iş dünyası, taraftarı, futbolcusu…
Herkes tek ses olmalı.
Çünkü Trabzonspor sadece bir kulüp değil, bir kimliktir.
Onu korumak, sadece bir maçın değil, bir şehrin onur mücadelesidir.
Bugün konuşmazsak, yarın çok geç olacak.

xXx

Bu Şehir Başkanlarına Sahip Çıkar

Fenerbahçe-Trabzonspor maçından sonra iki isim öne çıktı:
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç ve Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya.
İkisi de öfkeliydi, ikisi de isyandaydı.
Genç’in “şike” imalı tepkisi ve Kaya’nın “alın terimiz çalındı” sözleri sadece duygusal çıkışlar değildi; bu şehrin sesi oldular.
Fenerbahçe’nin “suç duyurusu” tehdidi mi?
Boşuna.
Bu şehrin sesi bastırılmaz.
Trabzon, tarih boyunca her zaman kendi doğrusunun arkasında durdu.
Bugün de öyle olacak.

xXx

Trabzonspor bu sezon belki puanla değil ama duruşuyla kazanıyor.
Hak yemeden, mücadeleyle, onuruyla…
Ve en önemlisi, artık yeniden birlik olarak.

Çünkü Trabzon’da herkes bilir:
Bu şehir, başkanlarına da, takımına da sahip çıkar.