Trabzon’da Akçaabat Belediyesi tarafından organize edilen Akçaabat Lezzetleri Tanıtım Programı bugün yapıldı.
Program kapsamında Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu tarafından Dünya Aşçılar Birliği İşbirliği ile İstanbul’da Mutfak Günleri Festivalinde gösterdikleri performansla 4 ayrı kategoride 3 altın ve 1 gümüş madalya kazanan Akçaabat Atatürk Turizm Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi öğrencileri de tebrik edildi.
Akçaabat Belediye Başkanı Ekim, yarışmada ödül kazanan öğrencilerin isimlerini tek tek yanına çağırarak konuklara alkışlattırdı. Öğrenciler yarışmada yaptıkları ve başarı kazandıkları yemekleri tek tek program kapsamında tanıttılar. Programın sonunda ise başarı kazanan öğrencilere başarı belgeleri verildi.
Akçaabat Atatürk Turizm Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesinde yapılan programa, Akçaabat Kaymakam Vekili Fatih Rüştü Ünal, Akçaabat Belediye Başkanı Osman Nuri Ekim ile çok sayıda basın mensubu katıldı.
Programın açılış konuşmasını Akçaabat Belediye Başkanı Osman Nuri Ekim yaptı.
Ekim, Trabzon'un bu şirin ilçesi, yüzlerce yıllık bir yaşam ve kültür merkezi olarak tarih boyunca öne çıktığını kaydederek, "zengin mutfak kültürüyle de adını duyurmuştur” dedi.
İLK AKLA GELEN AKÇABAAT KÖFTESİ 1945’DE DOĞDU..
Akçaabat denince ilk olarak akla gelen ünü dünya çapında yayılan Akçaabat Köftesi olduğunu belirten Ekim, “Akçaabat denince akla ilk gelen lezzet, elbette ki ünü dünya çapında yayılan Akçaabat Köftesi’dir.
Bu efsanevi tat, özenle seçilen etlerin, Akçaabat’ın tertemiz havasında yetişen ürünlerin buluşmasıyla ortaya çıkar. 1945 yılında ilçemizin üretken insanları tarafından Akçaabat Orta Cadde de doğmuştur.
AKÇAABAT HAŞLAMA’NIN TARİHİ 1930’LARA UZANIYOR
Ancak Akçaabat mutfağı sadece köfteyle sınırlı değildir.
Akçaabat Haşlama, lezzet ve sağlığı bir araya getiren geleneksel bir yemektir.1930 yılında Akçaabat İstiklal caddesinde ilk sunumu yapılmıştır.
Akçaabat Tereyağı kahvaltı sofralarından tatlılara kadar her yemeğin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bölgenin en çok tercih edilen ürünüdür.
Bölgeye has tarım ürünleri de Akçaabat'ın mutfak zenginliğini tamamlar.
Akçaabat Güz Fasulyesi, şehrin bereketli topraklarında yetişen, hem besleyici hem de çok lezzetli bir sebzedir. Yeni çıktığında iki ay gibi evlere misafir olur.
En bol görüldüğü dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Hem yerel halkın mutfağında hem de çevre pazarlarında önemli bir yere sahiptir.
Yine Akçaabat Zeytini, sofraların vazgeçilmez tadı olarak bilinir.
Bu şehrin doğal tatları arasındadır. Akçaabat zeytini ilk olarak l486 yılında resmi kayıtlarda yer almıştır.
Akçaabat Kuymağı da ayrı bir yer tutar; tereyağı ve mısır ununun enfes uyumuyla ortaya çıkan bu lezzet, köklü bir gelenek olarak nesilden nesile aktarılır.
Tatları kadar tatlılarıyla da öne çıkan Akçaabat,
AKÇAABAT UN HELVASI 1870 YILINA KADAR UZANIYOR…
Akçaabat Un Helvası misafirlere şölen havası yaşatır. 1870 yılında Ali Efendi tarafından (sonradan bu sülale Gerigelmez soyadını almıştır.
Tarihçesi bugünden 4 kuşak öncesine dayanır. Helvamız 4 çeşit malzemeden oluşur. Bunlar Un, Şeker, Su ve Tereyağ’dır.
Akçaabat Aronyası ve Akçaabat Çileği, Aronya, hem taze tüketimde hem de çeşitli tatlılarda kullanılarak damaklarda unutulmaz izler bırakır. .
Akçaabat Belediyemizin üretim ve işleme konusunda öncülük ettiği bu yeni ürün ilçede çığ gibi artmaya başladı.
Çilek, Trabzon’da fındık ve çayın yanı sıra çilek üretimi son yıllarda özellikle 2013 ve 2014’ten sonra artmaya başladı.
Akçaabat’ta proje kapsamında yürütülen çilek yetiştiriciliği projesi 2015 yılında Çınarlık Mahallesi'nde başlatılmış, 2016 ve 2017 yıllarında Kaleönü, Darıca, Söğütlü ve Akçakale Mahalleleri de projeye dâhil edilmişti”diye konuştu.
4 AYRI KATEGORİDE 3 ALTIN 1 GÜMÜŞ MADALYA KAZANDILAR
Akçaabat tarih ve lezzetin iç içe geçtiği bir yaşam merkezi olduğunu belirten Ekim, “
Bu vesileyle; bugün burada; bu etkinliği yapmamızda bizlere ev sahipliği yapan Akçaabat Atatürk Turizm Mesleki Teknik ve Anadolu Lisemize, Okul Müdürümüz Volkan Balcı’ya, idarecilerimize, öğretmenlerimize ve öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu tarafından Dünya Aşçılar Birliği işbirliği ile İstanbul - Şile’de gerçekleştirilen 21. Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri Festivalinde performans gösteren;
4 ayrı kategoride 3 Altın, 1 Gümüş Madalya kazanarak önemli başarı sağlayan Akçaabat Atatürk Turizm Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi öğrencilerimizi ve onları yetiştiren öğretmenlerimizi ve idarecilerimizi tebrik etmek istiyorum.
Bu kapsamda;
JP2 - Lise Düzeyi Okulları Öğrenci Aşçı Restoran Tatlı Tabağı yarışmasında - Nazlı Nehir Koç Altın madalya
JP4 - Lise Düzeyi Okulları Ana Yemek Yarışmasında - Hilal Nazlı Kasap Altın madalya
JP1 - Lise Düzeyi Okulları Aşçı Balık Yarışmasında - Ebrar Sıla Tanınmış Gümüş madalya
JP11 - Yılın En İyi Lisesi Ekip Yarışmasında grup olarak - Nazlı Nehir Koç - Hilal Nazlı Kasap - Ebrar Sıla Tanınmış Altın madalya kazanarak Akçaabat’ımızı ve Trabzon’umuzu Uluslararası arenada tanıtan öğrencilerimizi gönülden kutluyor başarılarının devamını temenni ediyorum” derdi.
Akçaabat Kaymakam Vekili Ünal, “Bu çalışmanın Akçaabat’ımızın tanıtımına değerli katkılar bulunacağına inanıyorum” diyerek kısa bir konuşma yaptı.
AKÇAABAT’IN YÖRESEL LEZZETLERİ ŞU ŞEKİLDE:
AKÇAABAT KÖFTESİ
Karadeniz’in enfes doğasından gelen etlerin, usta ellerde sanata dönüştüğü bir lezzet mirasıdır. Özenle seçilen dana eti, bayat ekmek içi ve sarımsağın mükemmel uyumu, köfteye eşsiz bir aroma kazandırır. Pişirme sırasında doğal kömür ateşiyle buluşan Akçaabat Köfte, kendine has yumuşak dokusu ve hafif is kokusuyla damaklarda unutulmaz bir tat bırakır. Sadece bir yemek değil aynı zamanda Trabzon’un köklü kültürünü ve misafirperverliğini simgeleyen bir lezzet hikâyesidir.
Yıl 1945. Akçaabt’ın Orta Caddesi, Caddenin bir ucunda Haragali (Ali Çolak), diğer ucunda ise Eşref Usta’nın kasap dükkânları bulunuyordu. Bu kasaplar, ilçe halkının et ihtiyacını karşılıyordu. Bu kasaplar, elle çalışan kıyma makineleriyle etleri çeker, camekânlarda muhafaza ederdi. O dönemde buzdolabı olmadığı için etler dikkatle korunur ve taze tüketilirdi
Yukarıda özelliklerini sıraladığımız kasap dükkânlarının önündeki mangallarda, ustalar kendileri için köfte yapıp pişiriyorlardı ve bu köfteye o dönemde “Kasap Köftesi” deniyordu. Etrafa yayılan enfes kokular, yiyenlerin damaklarında unutulmaz bir tat bırakıyordu. Bu köfteden bir kez olsun tadanlar, kasaplardan kendileri için de köfte yapılmasını istiyorlardı. Bunun üzerine ustalar, cadde üzerindeki mangallarda köfte pişirip ekmek arası olarak hazırlayarak cüzi bir fiyat karşılığında satmaya başladılar. İşte bu süreç, Akçaabat Köftesinin doğuşuna zemin hazırladı.
Akçaabat Köftesi, ilk yapıldığı dönemde kullanılan malzemelerle günümüzde de aynı şekilde üretilmektedir. Bu malzemeler; dana eti kıyması, bayat ekmek, sarımsak, tuz ve çember (kavram) yağıdır.
AKÇAABAT KÖFTESİ USTALARI
Akçaabat Köftesi'nin tarihi, Haragali (Ali Çolak) ve Eşref Usta’nın (Eşref Bal) mangal ateşinde pişen köfteleriyle başlar. Bu lezzet, zamanla Çolakoğulları’nın köfte salonuyla geniş bir üne kavuşur. Ardından Cenikli Mustafa (Yılmaz), Recep Durna, Abdullah Komar, Pirali Altun, Bahriyeli Ahmet Serdar, Cemal Seis ve Şahbazoğulları gibi maharetli ustaların ellerinde daha da yaygınlaşır.
Çolakoğulları ve Abdullah Komar’ın yetiştirdiği Temel Kolot, Nihat Aydın, Cemil Kalkışım ve kardeşleri, Akçaabat Köftesi’nin lezzetini Türkiye’nin dört bir yanına taşır. Şüphesiz, bu başarıda adını anamadığımız daha pek çok ustanın alın teri ve emeği büyüktür.
AKÇAABAT TEREYAĞI
Akçaabat tereyağı, geleneksel Karadeniz mutfağının bir ürünü olarak yüzyıllardır üretilmektedir. Karadeniz’in eşsiz doğasından elde edilen sütlerle üretilen zengin aroması ve doğal lezzetiyle öne çıkan bir üründür. Katkısız ve saf yapısıyla, doğal beslenmeye önem verenler için ideal bir seçimdir. Akçaabat tereyağı sadece bir gıda ürünü değil, aynı zamanda bölgenin köklü kültürünün ve doğallığının bir temsilcisidir.
AKÇAABAT HAŞLAMA
Yaklaşık 94 yıllık bir geçmişe sahip Akçaabat mutfağının da önemli bir lezzeti olan Akçaabat Haşlama 1930 yılında Ahmet Özkan ve ailesi tarafından Akçaabat merkezde İstiklal caddesinde başlamıştır. Akçaabat mutfağının ve damakların unutulmaz lezzeti olan haşlamanın ilk sahipleri Ahmet Özkan ve çocuklarıdır. Akçaabat Haşlamanın malzemesi Pirzolalık et, Su, Soğan, Patates, Maydanoz, Sıvıyağ ve tuz.
Bu yemek, bölgenin zengin doğasına hayvancılık geleneğine dayanır. Özellikle yaylalarda yetişen hayvanların doğal ve lezzetli etleri, Akçaabat Haşlamanın temelini oluşturur.
Günümüzde Akçaabat Haşlama, sadece yerel halkın değil, bölgeye gelen ziyaretçilerin de büyük beğenisini kazanan, Akçaabat mutfağının simgelerinden biri haline gelmiştir.
AKÇAABAT UN HELVASI
Karadeniz Bölgesi’nin zengin kültürel mirasının bir parçası olarak yüzyıllardır yapılmaktadır. 1870 yılında Ali Efendi tarafından (sonradan bu sülale Gerigelmez soyadını almıştır. Tarihçesi bugünden 4 kuşak öncesine dayanır. Helvamız 4 çeşit malzemeden oluşur. Bunlar Un, Şeker, Su ve Tereyağ’dır. Akçaabat un helvası şehrimize ekonomik olarak katkısının yanı sıra tanıtımında katkısı büyüktür.
Geleneksel bir tat olmasının yanı sıra bölgenin gastronomi turizminde de önemli bir yere sahiptir.
AKÇAABAT KUYMAĞI
Karadeniz mutfağının en özel ve sevilen tatlarından biridir. Mısır ununun, tereyağı ve yöresel kolot peynirinin mükemmel uyumuyla hazırlanan bu lezzet, Akçaabat’ın zengin süt ürünleri ve doğal mısır üretimi geleneğinin yansımasıdır. Kuymağın sırrı, tereyağının mısır unu ile kavrulması ve ardından yavaşça eklenen suyun kıvam alana kadar karıştırılmasıdır. Son aşamada eklenen kolot peyniri, kuymağa uzayan, eşsiz bir doku kazandırır.
Karadeniz’de mısır tarımının yaygınlaştığı dönemlere kadar uzanan bu yemek, hem kahvaltılarda hem de ana yemeklerin yanında sıcak bir dokunuş olarak sunulur. Akçaabat kuymağı, Karadeniz’in doğal ve samimi ruhunun sofralara yansımasıdır
AKÇAABAT ZEYTİNİ
Akçaabat’ta ilk zeytin tarımına dair kaynaklarımızın en eskisi 1486 yılına aittir. 1937-1938 tarihinde yapılan arazi tahrir sonuçlarının yer aldığı kayıtlara göre zeytin yetişen köyler Çahori, Şula, Vartara, Mersin, Mazara, Abeda, Üstürkiya, Sargana, Makriyan, Haldandoz, Akçakale, İspendam, Cera, Karziya. Akçaabat’ta yetiştirilen. Karadeniz’in nemli ve serin iklimi, zeytin yetiştiriciliği için tipik Akdeniz iklimine kıyasla zorlu olsa da Akçaabat ve çevresinde, özellikle mikro klima etkisi bulunan bölgelerde zeytin tarımı uzun yıllardır devam etmektedir.
Akçaabat zeytini, bir dönem Türkiye’nin en kaliteli zeytini olarak ün salmıştır. Son yıllarda bölgesel tanıtım çalışmalarının bir parçası olarak daha fazla ilgi görmeye başlamıştır.
AKÇAABAT ÇİLEĞİ
Trabzon’da fındık ve çayın yanı sıra çilek üretimi son yıllarda özellikle 2013 ve 2014’ten sonra artmaya başladı.
Akçaabat’ta proje kapsamında yürütülen çilek yetiştiriciliği projesi 2015 yılında Çınarlık Mahallesi'nde başlatılmış, 2016 ve 2017 yıllarında Kaleönü, Darıca, Söğütlü ve Akçakale Mahalleleri de projeye dâhil edilmişti.
Küçük çaplı üreticiler, geleneksel yöntemlerle çilek yetiştirmeye devam etmektedir.
Organik ve doğal ürünlere artan ilgi, Akçaabat çileğinin yeniden değer kazanmasına yol açmıştır. Küçük taneli, yoğun aromalı ve oldukça tatlıdır. Genellikle kimyasal gübre ve ilaç kullanılmadan, doğal yöntemlerle yetiştirilir.
AKÇAABAT ARONYASI
Birçok özelliği içerisinde barındıran Akçaabat’ımız yeni bir ürünle tanıştı. Hem toprakla hem de üreticimizle çokta güzel uyum sağladı. Akçaabat Belediyemizin üretim ve işleme konusunda öncülük ettiği bu yeni ürün ilçede çığ gibi artmaya başladı.
Akçaabat aronyası, hem taze meyve hem de işlenmiş ürünler(reçel, meyve suyu, çay) şeklinde satışa sunulmaktadır.
Küçük, yuvarlak ve koyu mor renklidir.
Antioksidan açısından oldukça zengindir ve bağışıklık sistemini güçlendirme, kanser riskini azaltma gibi sağlık faydaları ile tanınır.
AKÇAABAT GÜZ FASÜLYESİ
Akçaabat güz fasulyesi, bölgeye özgü iklim ve toprak yapısının etkisiyle yetiştirilen lezzeti ve kalitesiyle öne çıkan bir fasulye türüdür. Yeni çıktığında iki ay gibi evlere misafir olur. En bol görüldüğü dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Akçaabat pazarı hem ünlüdür hem de çok eskidir. Akçaabat’ta yetiştirilen güz fasulyesi, hem yerel halkın mutfağında hem de çevre pazarlarında önemli bir yere sahiptir. Geçmişte pazara çuvallarla gelir hatta araçlara yüklenir başka il ve ilçelere taşınırdı. Bu fasulye son yıllarda azaldıkça azaldı. Başka bir deyişle kaybolmaya yüz tuttu diyebiliriz.
Yüksek lif, protein ve vitamin içeriğiyle sağlıklı bir besin kaynağıdır. Yerel bir marka haline gelen güz fasulyesi, dışarıdan gelen turistler tarafından da sıkça tercih edilir.