Tarım alanlarının giderek azalması ve girdi fiyatlarının çiftçinin ekonomik gücünü aşması yanında birde market bazlı fiyatların denetlenememesi gıda fiyatlarının sürekli artmasına sebep olmaktadır.Halbuki tarladan başlayarak denetim zinciri markete ulaşıncaya kadar devam ettirilirse fiyat artışları kendiliğinden durağanlaşacak veya en azından fiyat artışı sabit seyir takip edecektir.Süre uzayıp gittikçe gıdaya erişim zorlaştığı gibi bu hususun regüle edilmesi bir tarafa,insanlar ne ile nasıl başedeceğini şaşırmış durumdadır.Aslında gıda krizi devam ederken pandemi salgınının dünyanın bir uçundan ben geliyorum demesine karşın hiç bir radikal önlem alınmayarak kolaycı bir yol ile bütün kabahat koronoya kesilmiştir.Aslında bu salgınla birlikte dünyada hammadde ve gıda maddelerine olan talep açık,açık görünürken sadece algı yaratmakla enerji kaybetilmiş ve temel ihtiyaçlar gözardı edilmiştir.

Diğer yandan Birleşmiş Milletler Tarım Örgütü(FAO) heray gıda fiyatları yayınlarken bizim ülkemizdede debisi yüksek zam yağmurları kasırgaya dönüşmüş ve gıda fiyatları son on yılın en yüksek seviyesine çıkmıştır.Onun için daha önceden tarımdan uzaklaşan çiftçiler üretim yapmadıkları için piyasada yağ çeşitleri,bakliyat ürünleri,hayvancılık ve yem gibi konularda ürrtim yapmayan ülkelerin zorlanacağını bilmeyen kalmadı.Yani daha açıkçası Tarım ve  Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Ekonomiden ve Fınansmandan sorumlu Maliye Bakanlığı bu gelişmeler karşısında önlem almayarak;Uçuyoruz,Şahlanıyoruz'Rekor kırıyoruz söylemleriyle vatandaşı kandırıp gerçekleri gizlediler.Ama ne yazıkki gizlenen o gerçekler "Gıda Fiyatları " ile patladı ve toplumun bırak kimyasını dengesi altüst oldu.

Bu süreçte tarım ve orman bakanlığı 106 önlem aldığını ve sorunun yaşanmadığını beyan ederken bırakın 106 önlemi doğru dürüst 4-5 tedbir alınsaydı bugün çiftçi ve gıda sektörü bu derece sorunla karşı karşıya kalmaz ve aynı zamanda paramızın değeride bu derece iş görmez duruma düşmezdi.Ve gelinen aşamada politikasızlık tarımı ve gıdayı içinden çıkılamaz bir duruma sürükledi,Artık fiyatlar hakikaten toplumun ekonomik gücünün çok,çok üstünde seyreder hale geldi.Meselenin temeli artık üretme tüket ithalat,siyaset ve rant kıskacına alınarak sadece fiyatların yükselmesi seyretilir hale gelmiştir.2008 iklim krizinde tüm dünya devletleri tarıma destek verirken ülkemizde ise tarımsal destekler azaltılarak çiftçi kaderiyle başbaşa bırakılmıştır.Hayvancılık,yem fiyatları yüzdeyüz artarken süt fiyatları yüzde elli düştüğü icin çaresiz kalan üreticiler süt ineklerini kasaplara kesim için satmışlardır.

Daha sonra yani 2009'da et krizi patlatı akabindede canlı hayvan ve et ithal edilerek et fiyatları düşürülmeye çalışıltıisede üretim olmayıncada günümüze yansımasıda çok ağır oldu ve ortalama 500tl,den aşağı et bulmakta olanaksızlaştı.Bu suni önlemler işe yaramayınca Hal yasası çıkarıldı,Gıda komitesi kuruldu,Tanzim satışlar oluşturuldu,Depo baskınları yapıldı,Rekabet kurumu devreye sokuldu,İhraçat engellendi, Süt fiyatı sabit tutuldu, Ette tavan fiyat uygulandı , Sözleşmeli üretim yaptırıldı ama hiç biriside gıda fiyatlarının düşmesine ve kontrol edilmesine yaramadı.Yani işin temeline inilerek üretim planlaması yapılmayınca tüm bu önlemler işe yaramadı.

Sonuç olarak;Tarımsal üretim alanları daraltıldı,Meralar talan edildi, Yüksek girdi fiyatlarına çözüm üretilemedi,Tarladan sofraya kadar olan zincir yönetilemedi,Çiftçi yok sayıldı Üretici fiyatıyla tüketici fiyatına çözüm bulunamadı ,Üreten çiftçi tüketici oldu ve ithal ürünler köylünün sofrasına kadar uzandı.Dünyada gıda fiyatları artışında en sonda olmamız gerekirgen dünyada gıda enflasyonu en yüksek ülke haline getirildik.Tarımda zenginlik yaratmak için,üretim ve üretimden tüketime kadar olan süreç iyi yönetilmedikçe gıda fiyatları yükselmeye devam eder ve ATALAR'ımızın dediği gibi "EKMEKSİZ SOFRA GÜLMEZ"